Bir bahar sabahıydı. Güneş daha yeni doğmuş, kuşlar dallarda şakımaya başlamıştı. Sarı Kız’ın okulunda büyük bir heyecan vardı. Çünkü o gün, yıllardır dilden dile...
Bir yaz sabahı, Sarı Kız, Kara Kız ve Kıvırcık Kız ellerinde küçük sırt çantalarıyla yola koyulmuşlar. Günlerdir konuşup durdukları bir hayalleri varmış: Efes Antik...
Bir yaz akşamıydı… Yaylalar gökyüzünün kara bulutlarla örtüldüğü o gergin saatlere girmişti. Önce rüzgâr esti, ardından gök öyle bir gümbürdedi ki, sanki dağların kalbi...
Bir varmış, bir yokmuş… Dağların gölgesinde, yaylaların serin rüzgârında Aslan adında 18 yaşlarında bir delikanlı yaşarmış. Adı gibi cesur, kalbi gibi temizmiş. Koyun sürülerini...
Sarı Kız yaşadığı ilçenin yüksek platosuna çıktığında gözleri ufka daldı. Ortasından kıvrıla kıvrıla geçen iki nehir, menderesler çizerek şehrin merkezine doğru akıyor, köprünün altında...
Bir varmış, bir yokmuş… Uçsuz bucaksız yaylaların ortasında, yan yana büyüyen iki kardeş gibi sevilen iki kız yaşarmış: Sarı Kız ve Kara Kız. Neşeleri...
Bir zamanlar dağların eteklerinde, taş duvarlarıyla dimdik duran eski bir ev vardı. Bu evin üstü tomruklarla örtülü, toprak damlıydı. İçinde küçük pencerelerden azıcık ışık...
Nehirin kıyısında, kavak ağaçlarının gölgesinde eski bir su değirmeni vardı. Yıllar önce değirmen taşı hiç durmadan döner, köylüler buğdaylarını getirip öğütür, un torbalarıyla evlerine...
İlçenin biraz dışında, nehrin karşı kıyısında yüksekçe bir tepe vardı. Halk ona “Ayyıldızlı Tepe” derdi. Çünkü ay ışığı dolunay olduğunda, tepenin yamacında taşların dizilişinden...