Okuldan dönüş yolunda sonbahar rüzgârı hafifçe Sarıkız’ın saçlarını savuruyordu. Güneş, turuncu bir portakal gibi batarken sokakları yumuşacık bir ışık kaplamıştı. Sarıkız, elinde çantasını sallaya sallaya eve girdi.
“Anneee, geldim!” diye seslendi neşeyle.
Annesi mutfaktan seslendi: “Hoş geldin kızım, hemen yemeğini koyuyorum.”
Sofraya oturduklarında ev mis gibi tarhana çorbası kokuyordu. Yanında peynir, zeytin, sıcacık ekmek… Sarıkız afiyetle yemeğini yedi. Sonra tabağını kaldırıp “Ben ödevlerimi yapmaya gidiyorum,” dedi.
Odası küçük ama sıcacıktı. Duvarında Türkiye haritası, kitap rafında tarih ve masal kitapları vardı. Masasının üstünde bir not yazıyordu:
“Ülkemizin tarihi yerleri konulu ödev: bir yeri seç, araştır ve kendi cümlelerinle anlat.”
Sarıkız, bir süre düşündü. “Efes’teki Apollon Tapınağı nasıl olurdu acaba?” diye mırıldandı. Bilgisayarından birkaç resme baktı, notlar aldı… Derken gözleri ağırlaştı. Başını defterine yasladı ve yavaşça uykuya daldı.
Rüyanın Kapısı Açılıyor
Birden etrafı altın rengi bir ışıkla doldu. Kuş sesleri, deniz kokusu, uzaklardan lir sesleri geliyordu.
Sarıkız gözlerini açtığında beyaz mermer sütunlar arasında durduğunu fark etti. Göz kamaştırıcı bir mavi gökyüzü vardı.
Bir adam yaklaştı; uzun beyaz giysiler içinde, elinde oyma bir asa tutuyordu.
“Hoş geldin küçük gezgin,” dedi gülümseyerek.
“Ben… ben neredeyim?” diye sordu Sarıkız şaşkınlıkla.
“Apollon Tapınağı’ndasın. Henüz yeni inşa edildi, güneş tanrısı Apollon’a adandı.”
Saray gibi görkemliydi tapınak. Mermer basamaklar pırıl pırıl, sütunlar dev gibiydi. Her biri üzerine işlenmiş aslan, kartal ve güneş motifleriyle süslenmişti. Rahipler ellerinde çiçekler taşıyor, lir çalan gençler tanrıya ilahiler söylüyordu.
Tapınağın ortasında dev bir heykel yükseliyordu: Apollon’un altın saçları ışık gibi parlıyordu. Elinde bir lir, yanında kehanet taşları vardı.
Sarıkız büyülenmişti. “Bu kadar güzel bir yerin bir gün harabe olacağına kim inanır?” diye düşündü.
Tam o anda yaşlı rahip yanına geldi:
“Her şey zamanla değişir küçük kız, ama bilgi kalır. Sen gördüklerini unutma, çünkü bir gün anlatacaksın.”
Işık giderek parlarken Sarıkız’ın gözleri karardı…
Uyanış ve Ödev
Sabah güneşi yüzüne vurduğunda, Sarıkız masasında uyuduğunu fark etti. Kalemi hâlâ elindeydi. Defterine bakınca şaşırdı: sayfalar dolusu yazı yazılmıştı.
Başlıkta şu yazıyordu: “Apollon Tapınağı’nın İlk Günleri”
Yazının altında, tapınağın yapımını, mermer sütunlarını, altın heykelini, rahipleri ve güneşin o muhteşem ışığını anlatmıştı.
Sarıkız şaşkın ama mutluydu. “Demek ki bazı ödevler rüyalarda yapılabiliyormuş,” dedi gülümseyerek.
O gün öğretmeni, onun yazısını okuyunca çok etkilendi.
“Bu kadar canlı anlatımı nasıl yaptın Sarıkız?” diye sordu.
Sarıkız sadece gülümsedi:
“Belki… biraz rüya gördüm öğretmenim.” 🌞




