More

    Sarıkız ve Baharın Kaz Çobanları

    Kış, uzun bir misafirlikten sonra nihayet paltosunu toplayıp gitmeye karar vermişti. Dağların doruklarından eriyen kar suları ince gümüş yollar gibi vadilere akıyor, toprak derin bir nefes alıyordu.
    Her yanda yeni bir ses, yeni bir canlanış vardı:
    İnekler danalarıyla, koyunlar kuzularıyla, kazlar da civcivleriyle yeniden doğmuş gibiydiler.

    İşte tam da bu zamanlarda kasabanın çayırları, yeşil bir deniz gibi dalgalanırdı. Kardelenler beyaz elbiselerini giyer, sarı çiçekler güneşe gülümser, papatyalar başlarını rüzgâra eğip fısıldaşırdı.

    Ve bu güzel mevsimin gelmesi, kasabadaki bütün küçük kız çocukları için aynı anlama gelirdi:
    Kaz çobanlığı zamanı!

    Her sabah ellerinde sepetlerle yola çıkar, sepetlerin içinde minik sarı tüylü kaz yavruları olurdu. Onları “harman yeri” denilen geniş çayırlıklara götürürlerdi.
    Yavrular cıvıldar, çocuklar gülüşür, gökyüzü bile bu oyuna katılırdı.

    Ama o güzel çayırlarda, her zaman bir tehlike gizliydi. Gökyüzünde daireler çizen kuzgunlar ve kargalar, sarı tüyleri parlayan yavruları pusuya alırdı.
    Kaz çobanlarının en önemli görevi, bu küçük canları korumaktı.

    Sarıkız da o çobanlardan biriydi. Saçları güneşte parlayan bir altın gibi, gözleri dere suyunun berraklığı gibiydi. Herkes onu neşeli, şefkatli ama bir o kadar da cesur bilirdi.
    Kaz yavrularına kendi kardeşleri gibi bakardı. Hatta bazen arkadaşlarının kazlarını da gözetir, “Ben buradayım, siz rahat oynayın.” derdi.

    Bir gün güneş, gökyüzünde turuncu bir haleyle batarken, çocuklar oyun oynamaya dalmıştı. Rüzgâr hafifçe çimenleri okşuyor, kaz yavruları sessizce otluyordu.
    İşte o anda gökyüzünden kara bir gölge süzüldü.
    Kocaman bir kuzgun, kanatlarını bir fırtına gibi açarak yavrulardan birine doğru daldı!

    Çocuklar korkuyla çığlık attı ama Sarıkız hiç düşünmeden koştu.
    Kuzgunun gagasında titreyen yavruyu iki eliyle yakaladı, kuzgunun ayaklarına asıldı.
    Kuş hırlayıp kanat çırptı ama Sarıkız’ın kararlılığı daha güçlüydü.
    Bir anda yavruyu geri çekti, kalbine bastı. Kuzgun ise sinirle havalanıp uzaklaştı, gökyüzünde küçücük bir lekeye dönüştü.

    Çimenler sessizdi. Sonra çocukların alkış sesleri duyuldu.
    Hepsi Sarıkız’ın etrafında toplandı, “Sen gerçek bir kahramansın!” dediler.
    Sarıkız ise utangaçça gülümsedi, “Ben sadece dostumu korudum.” dedi.

    O günden sonra kasabada bir söylenti dolaşmaya başladı:
    “Bu bahar kaz yavrularını kuzgunlardan koruyan küçük bir melek varmış. Adı Sarıkız’mış…”

    Latest articles

    spot_imgspot_img

    Related articles

    Leave a reply

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz

    spot_imgspot_img