Zaman ilerledi, Kara Ay yok oldu ama dünyanın kalbinde bir başka karanlık yeşermeye başladı. Bu kez düşman uzaydan değil, insanın içinden çıkıyordu. Bazı yöneticiler, komutanlar ve güçlü kişiler halkların sevgisini değil, korkusunu toplamayı seçmişti. İnsanları birbirine düşman eden sözler söylüyor, yeryüzünü ateşle dolduruyorlardı. Her savaşta çocuklar ağlıyor, topraklar yanıyordu. Gökyüzü bu acıya daha fazla dayanamadı. Yıldız kuşu bir gece yeniden Sarı Kız’ın yanına indi.
— “Kötülük artık gökten değil, insanların kalbinden sızıyor. Işık Halkası sarsıldı. Kahramanlar yeniden birleşmeli. Bu kez düşman kılıçla değil, vicdanla yenilecek.”
Sarı Kız derin bir nefes aldı. “Artık savaş değil, uyanış zamanı,” dedi. Elindeki asayı göğe kaldırdı, yedi ışık yeniden birleşti. Gökten Cırtdan, Alpamysh, Görogly, Er Töstük, Manas ve Keloğlan birer yıldız tozu gibi süzülerek geldi. Hepsi sessizdi, çünkü bu sefer savaş meydanı değil, insanların yüreği karanlıktı.
Cırtdan, dev ordular kuran zalim bir komutanın sarayına gizlice girdi. Komutan geceleri rahat uyuyamıyor, rüyasında yaktığı köyleri görüyordu. Cırtdan fenerini yaktı ve komutanın rüyasına ışık tuttu. Komutan kendi yüzünü, binlerce insanın gözyaşında yansıyarak gördü. Sabah olduğunda diz çöktü, ordusuna savaş emri vermedi. Çünkü Cırtdan’ın ışığı onun kalbindeki körlüğü kırmıştı.
Alpamysh, silah tüccarlarının yönettiği gizli bir meclise girdi. Onlar altınlar içinde gülüp eğleniyordu. Alpamysh mızrağını masaya vurdu, altınlar bir anda taş kesildi. “Bu taşlar, çocukların susuz kalan kalpleri,” dedi. “Artık bu altınların ışığı size değil, insanlığa ait.” O anda mızrağının ucundan çıkan yıldırım meclisin tavanına çarptı, altınlar eridi, tüccarlar dağıldı.
Türkmenistan’ın yiğit ozanı Görogly, büyük şehirlerin meydanlarına çıktı. Sazının tellerinden öyle bir ezgi yükseldi ki, halkın kalbinde korku yerine merhamet filizlendi. O ezgi dillerden dile dolaştı, yöneticilerin saraylarına kadar ulaştı. Sözleri şimşek gibi yankılandı: “Kılıçla hükmedenler, kalemle unutulur. Halkın duası olmadan tahtlar uzun sürmez.”
Er Töstük gökyüzüne yükseldi, yanan şehirlerin üzerinde dolaştı. Kanatlarından serin bir rüzgâr esti. Rüzgârın içinde binlerce annenin duası vardı. Rüzgâr dumanı dağıttı, askerlerin ellerindeki silahlar toprağa düştü. “Yeryüzü kanla değil, nefesle dirilir,” dedi Er Töstük.
Manas, demir gibi iradesiyle en güçlü diktatörün karşısına çıktı. Diktatör dev bir ordunun önünde duruyordu ama Manas yalnızdı. Yine de sesi dağ gibi yankılandı: “Sen halkına efendi değil, emanetsin. Unutma, toprak kimseye ait değil, toprağın sahibi insanlığın kendisidir.” Diktatör gözlerini yere indirdi, çünkü Manas’ın gözlerinde atalarının adaletini gördü.
Keloğlan ise hileyle yöneten, yalanla insanları kandıran zenginlerin arasına karıştı. Onlara bir oyun oynadı. Bir sabah hepsi aynaya baktığında kendi yüzlerini değil, sömürdükleri insanların yüzünü gördüler. Keloğlan kahkahasını attı: “İnsan insanın ekmeğini çalarsa, aynada kendi gölgesini bile göremez!” dedi. O günden sonra o zenginlerin hiçbiri gülmedi.
Sarı Kız en sonunda bir dağın tepesine çıktı. Orada, dünyanın kalbini simgeleyen Işık Halkası solgun bir şekilde dönüyordu. Diz çöktü, ellerini gökyüzüne açtı.
— “Ey atalarımızın ruhu, ey insanlığın ışığı! Biz kılıçla değil, merhametle savaştık. Işığını yeniden yak, çünkü artık dünya korkudan değil, vicdandan öğrenmeli.”
Gökyüzü yanıt verdi. Yedi kahramanın kalbinden ışık yükseldi, Işık Halkası yeniden parladı. O anda dünyanın dört bir yanında insanlar birbirine sarıldı, ateşler söndü, silahlar sustu. Çocuklar göğe baktı, yedi yıldız yan yana dizilmişti.
Ve o yıldızlardan birinin adı artık “Sarı Kız Yıldızı” oldu. Her gece o yıldız parlar, diğer altı yıldız onun etrafında dönerdi. İnsanlar o yıldızlara bakarken şöyle dermiş:
“Bir gün kötülük yine baş kaldırsa da, yedi kahramanın ışığı onu tekrar silecektir.”
O günden sonra dünya sessizleşti, ama sessizlik korkudan değil huzurdandı. Sarı Kız ve dostları artık görünmezdi, ama her adaletli kalpte, her temiz niyette, her savaşsız sabahta onların ışığı yeniden doğardı.




