Yaylalarda günler birbiri ardına geçerken, Ece’nin aklı hep aynı yerdeydi: Sarı Kız Tepeleri…
Bu tepeler, yaylanın en yüksek noktasında, göğe doğru uzanan sivri kayalıklardan oluşuyordu. Ninesi anlatırdı:
— “O tepelere çıkan, uzak diyarlardaki ülkeyi bile görebilir. Ama dikkatli olun, çünkü orada gölgelerin içinde yaşayan kocaman kediler vardır.”
Ece’nin kalbi merakla kıpır kıpırdı. Her akşam çadırın önünde oturup gökyüzüne bakarken kendi kendine fısıldardı:
— “Bir gün mutlaka o kayalıklara çıkacağım.”
Bu sırrını kuzeni Gülyüz’e açtı. Gülyüz, ismi gibi gülümseyen, cesur bir kızdı.
— “Eğer sen gidiyorsan, ben de seninle gelirim,” dedi.
Böylece iki kuzen, gizli bir anlaşma yapar gibi ellerini birbirine kenetlediler.
Sabah erkenden, herkes hayvanlarla ilgilenirken Ece ve Gülyüz sepetlerini alıp Sarı Kız Tepeleri’nin yoluna düştüler. Yol, düşündüklerinden daha uzun ve daha sarp çıktı. Çimenlerin arasındaki cırcır böcekleri onlara şarkılar söylüyor, rüzgâr saçlarını tarıyordu.
Bir süre sonra kayalıkların gölgesi üzerlerine düştü. Dev gibi taşlar gökyüzüne saplanmış mızraklar gibiydi. İki kız nefes nefese tırmanırken, kayaların arkasından aniden kocaman sarı gözler belirdi!
Ece korkudan yerinde kalakaldı. Gülyüz ise onun elini sıkıca tuttu:
— “Korkma, bu da maceranın bir parçası!” dedi.
Gözlerin sahibi, anlatıldığı gibi dev gibi bir kediydi. Ama öyle hırçın görünmüyordu; aksine, merakla onlara bakıyordu. Kedi sessizce yaklaştı, etrafında dolandı, sonra da kuyruğunu sallayarak önlerine geçti. Sanki “Takip edin beni,” der gibi…
Kızlar cesaretlerini toplayıp peşinden gittiler. Kedi onları tepenin en yüksek noktasına çıkardı. Oradan baktıklarında gördüklerine inanamadılar: Yaylalar, köyler, dereler ayaklarının altında küçücük kalmıştı. Ufukta ise başka bir ülkenin dağları seçiliyordu.
Ece nefesini tutarak fısıldadı:
— “Gerçekten doğruymuş… Yakındaki ülkeyi görebiliyoruz!”
O anda rüzgâr sertçe esti, etraflarında kelebekler uçuştu. Büyük kedi ise kayaların üzerine çıkıp başını göğe kaldırdı, sanki onları koruyormuş gibi gururla kükredi.
Güneş batmaya başladığında, Ece ve Gülyüz geri dönmek zorunda kaldılar. Aşağıya inerken arada bir dönüp kediyi gördüler. Hep orada, tepelerin arasında, gözleri parlayan bir sır gibi kalmıştı.
O günden sonra kuzenler, Sarı Kız Tepeleri’nin sırrını kimseye söylemediler. Çünkü biliyorlardı ki bu, sadece onların yaşadığı bir masal macerasıydı.




