More

    Sarıkız ve Cumhuriyetin Işığı

    Cumhuriyet Bayramı yaklaşırken okulun her köşesi bir heyecanla dolmuştu. Koridorlarda kırmızı beyaz süsler asılmış, sınıflarda marş sesleri yankılanıyordu. Sarıkız ve arkadaşları da büyük güne hazırlanıyorlardı.
    Biri şiir ezberliyordu, biri kutlama konuşmasını prova ediyordu, folklor grubu her gün okulun bahçesinde halay çekerek çalışıyordu. Bando takımı ise trampetlerin, zurnaların sesleriyle okulun havasını daha da coşturuyordu.

    Akşam üzeri olmuştu. Provalar bitmiş, herkes yorgun düşmüştü. Spor salonundaki sahnede bir süre dinlenmek için uzandılar. Tavanın ışıkları gözlerini kamaştırıyordu. Sarıkız gözlerini kapattı, “Ne güzel bir bayram olacak,” diye düşündü.

    Bir anda garip bir sessizlik çöktü. Gözlerini açtığında artık okulda değildi. Tahta sıralar, kalem sesleri, trampetler kaybolmuştu.
    Kendini kalabalık, ciddi yüzlü insanların arasında buldu. Herkes heyecanla birini dinliyordu. Biraz ileride, kürsünün arkasında bir adam konuşuyordu.
    Sesi kararlı, yüzü aydınlıktı.

    “Efendiler! Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz!”

    Sarı Kız’ın kalbi duracak gibi oldu. “Bu… Atatürk!” diye fısıldadı kendi kendine.
    Etrafındaki milletvekilleri birbirlerine bakıyor, kimisi şaşkın, kimisi sevinçli bir ifadeyle başını sallıyordu. Sarıkız o an anladı; o, Cumhuriyetin ilan edileceği Büyük Millet Meclisi’ndeydi!

    O tarihi salonun duvarlarında yankılanan sözler, sanki kalbine kazınıyordu. Atatürk konuşmasına devam etti:
    “Türk milleti kendi geleceğini kendi elleriyle kuracaktır. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.”

    Birden alkışlar koptu. İnsanlar ayağa kalktı. Sarıkız da onlarla birlikte ayağa fırladı, gözlerinden yaşlar süzülüyordu.
    O an Cumhuriyet’in ne demek olduğunu yüreğinde hissetti.
    Sadece bir yönetim biçimi değil, bir umut, bir özgürlük, bir yeniden doğuştu bu.

    O sırada bir ışık parladı. Sarıkız yeniden spor salonundaki sahnede gözlerini açtı. Arkadaşları hâlâ yanında, bazıları uyukluyordu.
    Elini kalbine koydu, hâlâ Atatürk’ün sesi kulaklarındaydı.

    Sabah olduğunda, Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında sırayla sahneye çıktılar.
    Şiir okuyan da, konuşma yapan da, halk oyunu oynayan da başka bir coşkuyla doluydu.
    Sarı Kız mikrofonu eline aldığında sesi titremedi.

    “Cumhuriyet, bize bırakılmış en büyük emanettir,” dedi.
    “Biz onu koruyacağız, yücelteceğiz, yaşatacağız!”

    O gün okulun bahçesindeki herkes alkışlarken, Sarıkız gökyüzüne baktı.
    Sanki Atatürk oradaydı, gülümseyerek onları izliyordu.

    Ve Sarıkız o an biliyordu:
    Cumhuriyet sadece bir geçmiş değil, her yeni neslin yüreğinde yeniden doğan bir ışıktı.

    Latest articles

    spot_imgspot_img

    Related articles

    Leave a reply

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz

    spot_imgspot_img