More

    İnsan Eliyle Yapılanın Doğaya Dönüşü

    Yüzyıllar boyunca insanlar barınmak, üretmek ve hayatta kalmak için taş evler inşa ettiler. Taş, doğanın en sessiz tanığıdır; üzerinde her mevsimin izi, her neslin nefesi vardır. Üç nesildir aynı taş ev ve ahırı kullanan bir ailenin hikâyesi, bu sessiz tanığın nasıl canlı bir varlığa dönüştüğünü gösterir.

    Zamanla taşların rengi değişir. Yağmurun, güneşin, rüzgârın dokunuşuyla sarı, kahverengi ve turuncu katmanlar oluşur. Her bir katman, geçen yılların sessiz bir günlüğüdür. Duvarlar artık insanın değil, doğanın eseridir. Yükü taşıyamayan taş duvarlar, karnı şişik bir boğa gibi kabarır; ama bu çöküş, aynı zamanda bir yeniden doğuştur.

    Yıkılan, dökülen, artık “kullanılamaz” görülen bu duvarlar başka canlılar için birer yuvaya dönüşür. Duvar aralarına yuva yapan kuşlar, doğanın geri dönüşüm ustalarıdır. İnsan elinden çıkan yapı, yeniden doğaya karışır; taş, kuşun kanadında ikinci bir yaşam bulur.

    Sarıkız’ın günlerce izlediği bu manzara, aslında evrimsel bir döngünün minyatürüdür. Yavrular büyür, bazıları uçar, bazıları düşer ama hiçbiri pes etmez. Her düşüş, yeni bir denemenin başlangıcıdır. Tıpkı doğanın kendisi gibi, sabırlı, tekrar eden, yenilenmeye inatla devam eden bir döngü.

    İnsanlar için artık “eski”, “harabe” olan şeyler, doğa için yaşam alanıdır. Bu, modern dünyaya güçlü bir ders verir: Kullanılamaz olan, aslında başka bir canlı için tam da “kullanılabilir” olandır. Doğa hiçbir şeyi israf etmez, sadece dönüştürür.

    Belki de taş duvarların turuncu lekeleri, zamanın değil, yaşamın renkleridir. Kuşların kanat sesleri ise doğanın, insanlara fısıldadığı kadim bir gerçeği hatırlatır:
    Bir şey yıkıldığında, aslında başka bir şey doğuyordur.

    Latest articles

    spot_imgspot_img

    Related articles

    Leave a reply

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz

    spot_imgspot_img