More

    Sarıkız ve Ay Dağı’nın Sırrı

    Rüzgâr, gece boyunca dağların arasında uğulduyordu. Gökyüzü, mor ve gümüş tonlarında parlayan bir sisle kaplıydı. O sisin ardında, kimsenin adını anmaya cesaret edemediği Ay Dağı yükseliyordu. Köy halkı oraya “ruhların dağı” derdi — çünkü orada zaman zaman ışıklar yanar, yankılar konuşur, bazen de dağın kalbinden mırıldanan melodiler duyulurdu.

    Bir sabah, Sarıkız köy meydanında toplanan kalabalığı gördü. Köyün yaşlı bilgesi, elinde eskimiş bir harita tutuyordu.
    “Köyün suyunu kurutan lanetin kaynağı Ay Dağı’nın kalbinde saklı,” dedi titrek sesiyle.
    “Kim o dağa tırmanır ve Ay Taşı’nı bulursa, hem köyü kurtarır hem de kadim bilgeliğe ulaşır.”

    Sarıkız, kalbinin içinde bir sıcaklık hissetti. Yanına çocukluk arkadaşlarını — Karakız, Kıvırcık Kız ve Gülbeyaz’ı — alarak hemen hazırlıklara koyuldu. Her biri farklı bir yeteneğe sahipti:
    Karakız cesaretiyle tanınırdı, Kıvırcık Kız kehanet rüyaları görürdü, Gülbeyaz ise bitkilerle konuşabiliyordu.

    Yolculuk Başlıyor 

    Ay Dağı’nın eteklerine vardıklarında, sisler arasından garip bir ışık halesi geçti. Gülbeyaz fısıldadı:
    “Bu, dağın ruhu bizi izliyor…”

    İlk gece, devasa taşların arasından geçerken gökyüzü bir anda yırtılır gibi oldu. Işık küreleri süzüldü ve onlardan biri Sarıkız’ın avuçlarına kondu. Küre konuştu:
    “Yolunuz uzun, kalbiniz temiz olmalı. Sadece birlikte olursanız dağın kapısı size açılır.”

    Ertesi sabah, dağın ilk kapısına vardılar: Kayıp Yankılar Vadisi. Orada, her birinin geçmişinden bir ses yankılandı.
    Kıvırcık Kız kendi korkularıyla yüzleşti, Gülbeyaz bir rüzgâr ruhunu sakinleştirdi, Karakız karanlık bir gölgeyle savaştı.
    Sarıkız ise kendi iç sesini duydu: “Senin kaderin ışıkla karanlık arasındaki çizgide yazılı.”

    Dağın Kalbi 

    En sonunda, dört arkadaş Ay Dağı’nın tepesindeki kristal mağaraya ulaştı.
    Ortada devasa bir taş parlıyordu — Ay Taşı. Ama tam o anda mağaranın duvarları titredi. Taştan karanlık bir siluet yükseldi; Gölge Efendisi.

    Kıvırcık Kız bir dua fısıldadı, Gülbeyaz bitkilerin köklerini çağırdı, Karakız kılıcını ışığa doğru kaldırdı.
    Sarıkız ise kalbindeki ışık küresini eline aldı, parmaklarının arasından bir ışık seli aktı ve Gölge Efendisi’nin karanlığını dağıttı.

    Ay Taşı yeniden parladı, mağara duvarları altın rengine döndü.
    Dağın içinden bir ses duyuldu:
    “Gerçek güç, dostluktur. Işık, kalbi temiz olanların yolunu aydınlatır.”

    Dönüş

    Sabah olduğunda köyün pınarları yeniden akıyordu. Çocuklar sevinç çığlıkları atıyor, yaşlılar dua ediyordu.
    Sarıkız ve arkadaşları yorgundu ama gözlerinde yepyeni bir ışık vardı.
    O günden sonra köyde biri umut kaybederse, gökyüzüne bakar ve derdi ki:
    “Sarıkız ve dostları hâlâ Ay Dağı’nın ışığını koruyor.”

    Latest articles

    spot_imgspot_img

    Related articles

    Leave a reply

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz

    spot_imgspot_img